İsmail Türkkaya

  • 1982
  • +
bir HekimSözlük girişi ekledi 

İnsanların yaşamını kabusa çeviren olayın temelleri bundan yaklaşık 60 yıl önce ekim 1957’de atıldı. Arkasında dönemin başarılı ama son derece sayko doktorlarının olduğu bir ekip “Thalidomide” etkin maddeli “Contergan” adını verdikleri “masum” ilacı ürettiler. Böylece dünya tıp tarihinin en büyük utancı başlamış oldu: Thalidomide Faciası. Grünenthal firmasının ürettiği Contergan adlı ilaç hamilelerde uyku problemlerini ve sabahları duydukları kimi rahatsızlıkları gidermek için üretildi. 1957’den 1961’e kadar Batı Almanya’da piyasada kaldı, ilaç Avustralya’ya kadar kıtalar arası bir dağıtım ağına çıkmıştı. Dönemin haberleşme ve etkileşim koşulları bugün gibi değildi. 50 ülkede satılan Thalidomide etkin maddesine sahip farklı ilaçlar vücutlara yayılmaya başlamıştı. Sonuç ağır oldu: 90.000’den fazla düşük, 10.000’den fazla sakat ve ölüm. 

image_transcoder.php?o=bx_froala_image&h=1171&dpx=1&t=1607791991

Reçetesiz satılan Contergan prospektüsünde “hamile kadınlar, anne ve çocuklar tarafından güvenle kullanılabileceği” yazıyordu. Oysa yeterli testler yapılmamış hatta kimi denemelerde toksit durumlar fark edilmişti. İlaç yine de piyasaya sürüldü ve dönemin en çok satan ürünlerinden oldu. Zamanla sayılar artmaya başladı. Bebeklerin elleri ve ayakları gelişemiyor, kasıktan ya da omuzdan kolsuz – bacaksız deforme uzuvlar ortaya çıkıyordu. Bebeklerde körlük ve sağırlığa da rastlanıyordu. Heinrich Mückter (1914-1987), Hitler’in ari ırk çalışmalarının hevesli doktorlarından biriydi. Tifo için aşı geliştirmekte olan Mückter bu uğurda yüzlerce mahkumun ölümünden de suçluydu. Tifo virüsü vücut dışında yaşayamadığı için Nazilerin rehin aldıkları masum insanlara enjekte ediliyordu. Bu psikopat adam yüz binlerce insanın hayatını kabusa çeviren Contergan adlı ilacın da mucidi. 

image_transcoder.php?o=bx_froala_image&h=1172&dpx=1&t=1607792090

Olayın ardında aynı zamanda İstiklal Madalyalı bir kahraman yatıyor: Ord. Prof. Dr. Süreyya Tahsin Aygün. Bu bilim insanına çok şey borçluyuz. Thalidomide etkin maddeli ilaçlar tüm dünyada farklı isimlerle aspirin gibi satılırken, Prof. Aygün Sağlık Bakanlığı’nı ilaca karşı uyarıyor ve ülkeye girişine engel oluyor. Bugün ülkemizde Thalidomide kullanımına bağlı hiçbir vaka yoktur. Amerika, Thalidomide’in ülkeye girişine engel olan Frances Oldham Kelsey adındaki doktoru milli kahraman ilan edip, dönemin başkanı Kennedy elinden ödüllendirirken, Prof. Aygün ülkemizde neredeyse şarlatan ilan edilmeye kalkışılıyor. Almanya’da adına enstitü kurulan bu değerli bilim adamımız ayrıca 1957 yılında amniyotik sıvıda ilk kök hücreyi geliştirmeyi başarmıştır. Hani tüp bebek denilen ve gen araştırmalarında da çığır açan çalışmalar var ya, hah işte onlar.

image_transcoder.php?o=bx_froala_image&h=1173&dpx=1&t=1607792220

Günümüzde, hakkında çalışmalar devam etse de thalidomide kimyasalının; lepra (cüzzam), AIDS (edinilmiş bağışıklık yetmezliği sendromu) ve bazı kanser türlerinin tedavisinde kullanılabildiği bilinmekte. Yine de teratojen etkisi tespit edildiğinden beri, thalidomide içerikli ilaçlarda, hamilelik sürecinde kullanılmaması gerektiği özenle vurgulanan uyarılara yer verilmeye başlandı. Yine de, thalidomide faciasının bir dünya trajedisi olduğunda herkes hemfikir. Bu facia sayesinde ilaçların denetim, pazarlama ve deney sürecinde köklü değişim ve yeniliklere imza atıldı. Facia sonrasında FDA (Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi) ve diğer denetleyici kurumlar, ilacın pazarlanmasını yalnızca, ilacı kullanan insanların risklerin farkında olmalarını sağlayan denetlenebilir bir risk değerlendirme ve azaltma stratejisi ile onayladılar. 

Kaynak:

https://listelist.com/tip-tarihinin-kara-lekesi-thalidomide-faciasi/

https://evrimagaci.org/tip-tarihindeki-en-korkunc-ihmal-thalidomide-faciasi-7640


bir HekimSözlük girişi ekledi 

Feokromasitoma embriyonik nöral krestin kromafin hücrelerinden köken alan katekolamin üreten nadir bir tümördür. Ataklar halinde olan baş ağrısı, terleme, çarpıntı klasik feokromasitoma başvuru şeklidir. Bazen hastalar tamamen asemptomatik olup, rastlantısal olarak saptanır. Perioperatif komplikasyonlardan kaçınmak için medikal tedavi preoperatif olduğu kadar perioperatif dönemde de önemlidir. Uzak metastaz varlığı, rekürrens ve çevre dokulara invazyon malign olduğunu gösterir. Malign feokromasitoma genellikle kötü prognozludur, kemoterapi ve radyoterapiye dirençlidir. 

Kaynak: https://www.turkiyeklinikleri.com/article/tr-feokromasitoma-66723.html

bir HekimSözlük girişi ekledi 

Takvimler 21 Eylül 1848’i gösterirken Baston Post Gazetesinde, “Korkunç Kaza” başlığı altında bir haber yayımlanır.  Haber metninde olay şöyle anlatılmaktadır:

“Cavendish’teki demiryollarında ustabaşı olarak çalışan Phineas Gage,  kaya parçalamak için barut doldururken toz aniden patladı ve o sırada kullanmakta olduğu üç buçuk santimetre çapında, yüz on üç santimetre boyundaki aletin başına saplanmasına neden oldu. Demir çubuk yüzünün yan tarafından girip üst çeneyi parçaladıktan sonra sol gözün arkasından geçerek başın üst kısmından dışarı çıktı.”

İlk bakışta bu haberin sıradan bir kaza haberi olduğunu düşünebilirsiniz, eğer 25 yaşındaki Gage’in bilincini dahi kaybetmeden ayağa kalktığını henüz okumadıysanız.  Genç adam yaşadığı bu korkunç kazadan sonra bilincini hiç kaybetmeksizin ayağa kalkarak etrafındaki herkesi şaşırtmayı başarmıştır.  Elbette Phineas Gage, böyle bir olayı yaşayan ilk kişi değildir, ancak bir cismin kafatasını delmesi sonucu beyninin bir parçasını kaybederek hayatta kalabilmeyi başaran ilk kişi olması bu vakayı oldukça ilginç bir hale getirmiştir.

Olay yerine gelen ilk hekim olan Dr. Edward H. Williams, Gage’nin anlattıklarına inanamayarak onun yanılmış olabileceğini düşünmüştür. Ancak olayın ciddiyetini Phineas Gage ayağa kalkıp kusarken, kusmanın şiddetiyle oluşan basınç  nedeniyle dışarı itilen bir beyin parçasının yere düştüğünü görerek anlamıştır.

Baston Post, bu olanaksız görünen olayı şöyle özetlemiştir “Bu üzüntü verici olayı benzerlerinden ayıran en çarpıcı yönü, Phineas Gage’in bugün öğleden sonra saat iki itibariyle, üstelik de aklı başında ve ağrısız sancısız halde hayatta olmasıdır.” Hayatta kalmasıyla hemen herkesi hayrete düşüren Gage, herkesi bir kez daha şaşırtarak, kendisini her bakımdan daha iyi hissettiğini ve fiziksel bir belirti deneyimlemediğini söylemiştir.

Yaşanılanlar yalnızca bu kadarla sınırlı kalmamış, olayın ardından bazı değişimler yaşanmaya başlamıştır.  O güne dek ekip arkadaşları arasında  çok sevilip saygı gösterilen, işverenleri tarafından da “ustabaşları arasında en verimli ve beceriklisi” olarak tasvir edilen genç adam, yaşadığı bu talihsiz olay neticesinde eskinin tam tersi bir izlenim uyandıran bir kişiliğe bürünmüştür.  Birçok kişi tarafından garipsenen  ve o günün şartlarında anlamlandırılamayan bu değişim öylesine köklü olmuştur ki, işverenleri onu bir daha işe almayacaklarını söylemişlerdir.

Gage’nin  tedavisini üstlenen Dr. John Martyn Harlow, 1868 yılında şöyle yazmıştır:

“Zihinsel becerileriyle hayvansal eğilimleri arasındaki denge, ortadan kalkmış gibi görünüyor. Son derece değişken, saygısız ve kimi zaman da (eskiden asla yapmayacağı şekilde) olabilecek en kaba küfürleri savurabiliyor. Arkadaşlarına  çok nadiren saygıyla yaklaşıyor, arzularıyla çelişen herhangi bir kısıtlama  ya da öğüt karşısında  sabırsız, bazen inanılamayacak ölçüde inatçı, ama buna rağmen yine  de kaprisli ve kararsız. Geleceğe ilişkin çok sayıda plan yapıyor ama bunları kurguladığı anda  bir kenara atıp daha uygun gördüğü yenilerine yöneliyor. Zihinsel kapasite ve uygulamalarında  bir çocuk ama güçlü bir adamın hayvansal tutkularına sahip. Oysa kazadan önce eğitim görmemiş olduğu halde dengeli bir zihne sahipti ve kendisine bütün iş planlarını sebatla uygulayan enerjik, becerikli ve akıllı bir işadamı gözüyle bakılırdı. Zihni bu açıdan kökten bir değişime sahne olmuş durumda, üstelik de öylesine büyük bir kararlılıkla ki, bütün arkadaş ve tanıdıkları, onun “eski Gage olmadığını” söylüyorlar.”

Peki ya bu vakayı bu kadar önemli kılan ve olayın üzerinden yıllar geçmesine rağmen kafatasının halen bir tıp fakültesinde sergilenmesini sağlayan nedir?  Yaşanan bu üzücü vaka, o yıllarda henüz gelişmiş olmayan sinir bilimine oldukça büyük katkı sağlamış, prefrontal korteksin kişiliğe katkıda bulunduğunun ortaya çıktığı ilk vaka olarak kabul edilmiştir.

 

Prefrontal Korteksin İşlevi

Gelişimini uzun yıllar boyu sürdürüp, beynimizin en son gelişen bölgesi olma özelliğini taşıyan  ve beynin yönetim merkezi olarak da anılan prefrontal korteksin,  bireyin kişilik ve davranışları ile ilgili hayati  öneme sahip birçok işlevi vardır. Problem çözme becerileri, karar verme, analiz etme, değerlendirme, planlama, davranışların kontrolü, limbik sistem ilişkileri,  dikkati sürdürme ve konsantrasyon, ilkel tepkilerin kontrolü, bu kognitif fonksiyonlardan bazılarıdır.

Prefrontal korteksin kişilik üzerine katkılarının ortaya çıktığı ilk vaka olarak kabul edilen Phineas Gage vakasında  genç adamın  davranışlarında görülen büyük değişimin, yaşadığı bu korkunç kazada prefrontal korteks bölgesine aldığı ağır bir darbenin sonucunda gerçekleştiği anlaşılmıştır.

Kaynakça:

  1. Eagleman D. (2016), Beyin Senin Hikayen: Domingo Yay., 10 bs.
  2. Zararsız, İ., Sarsılmaz, M. (2005). Prefrontal Korteks. Türkiye Klinikleri J Med Scı 25: 232-237
    • Waaoooooowww harbiden değuşuk

      0 0 0 0 0 0
      • Kesinlikle :)

        0 0 0 0 0 0
      • Frontal lob semptomlarını anlatan her hocanın bahsettiği tuhaf olay.

        Adamın nasıl ölmediğini hâlâ anlayamıyorum :)

        0 0 0 0 0 0
        • Aynen öyle :)

          0 0 0 0 0 0
        Giriş yapmamıs kullanıcılar 'Yorum Gönderisi' eylemini kullanamazlar.
        bir HekimSözlük girişi ekledi 

        Medulla spinalisin bir yarısını bir ya da bir kaç segment boyunca etkileyen bir patoloji nedeniyle, lezyon düzeyinin altında ipsilateral derin duyu ve üst motor nöron tutulumu, kontrolateral ağrı ve ısı duyusu kaybı ile karakterize bir tablodur. En sık rastlanan nedenler spinal travmalar, medulla spinalisin radyasyon nekrozu ve spinal metastazlardır. 

        Kaynak: https://tjn.org.tr/tr/jvi.aspx?pdir=tjn&plng=tur&un=TJN-26928

        bir HekimSözlük girişi ekledi 

        Uyku sorunları yaşayanlar, depresyona en yatkın kişiler oluyor. Uyku sorunları çocukluk yaşlarından yetişkinliğe uzanan bir çizgide her zaman yaşanabilmektedir. İleri yaş uykusuzlukları da bilinmektedir. Yaşam kalitesini bozan uyku sorunları kişinin iş başarısını düşürdüğü gibi insanı asabileştirebilmekte ve çevresi tarafından kaçınılan insan durumuna sokabilmektedir. Uykunun kaliteli olması yaşamında kaliteli olmasında önemli bir etken. Dublin Trinity College Üniversitesi'nde deneysel beyin araştırmaları profesörü Shane O'Mara az uykunun kötü sağlığa işaret ettiğini söylemenin zor olduğunu ancak bunların birbirini beslediğini söyledi. Bir dönem boyunca gecede bir ya da iki saat uyuma olarak tanımlanan kronik uyku eksikliği bilim insanları tarafından defalarca kötü sağlık koşullarıyla ilişkilendirildi. 


        image_transcoder.php?o=bx_froala_image&h=962&dpx=1&t=1606717995

         

        Uyku eksikliği pek çok bozukluğun nedeni olarak gösteriliyor. Toplam beş milyon kişinin katıldığı 153 araştırma az uykunun diyabet, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları ve obeziteyle bağlantılı olduğunu ortaya koydu. Araştırmalar bir kaç gece bile uykusuz kalmanın sağlıklı yetişkinleri prediyabetik duruma sokuyor. Orta dereceli uyku eksikliği bile bu kişilerin vücutlarının kan glükoz düzeyini kontrol etmelerine zarar veriyor. Uyku eksikliğinde aşılar işe yaramıyor ve bu bağışıklık sistemimizi bastırarak bizi enfeksiyonlara daha açık hale getiriyor. Bir araştırma yedi saatten daha az uyuyan kişilerin yedi saatten fazla uyuyan kişilerden daha fazla soğuk algınlığına yakalandığını ortaya koydu.Yeterince uyumayan insanların vücutlarında yüksek düzeyde açlık duygusuyla bağlantılı grelin hormonu salgılanıyor. Bu da obezite riskine neden olabiliyor.Uykusuzluğun beyin fonksiyonları hatta demansa yol açan sorunlarla bağlantılı olduğu düşünülüyor.Prof. O'Mara gün içinde beyinde toksik çöp biriktiğini ve vücuttan bu atıkların uyurken atıldığını söylüyor. Eğer yeterince uyumazsanız hafif bir beyin sarsıntısı haline girebilirsiniz.image_transcoder.php?o=bx_froala_image&h=961&dpx=1&t=1606717921

        İyi bir uyku fiziksel, ruhsal tamir ve yenilenmemiz için gerekli bir süreçtir. Bu yenilenme sağlanmadığında fiziksel belirtilerin yanında ruhsal olarak isteksizlik, motivasyon kaybı, sinirlilik, dikkat ve bellek bozuklukları ortaya çıkmaktadır. İnsomniyaklarda depresyon ya da diğer bir psikiyatrik bozukluk gelişme riski yüksektir. Bu kişilerde, insomni olmayanlara göre 3.5 yıl içinde depresyon gelişimi dört kat, anksiyete bozukluğu gelişimi iki kat, madde kötüye kullanımı ya da bağımlığı da yedi kat fazla görülmektedir. Diğer taraftan hemen her psikiyatrik bozuklukta uykusuzluk belirli ve yüksek oranlarda bir belirti olarak ortaya çıkmaktadır.

        Uykusuzluğa karşı alınacak kişisel önlemler nelerdir?
        - Sabah uyanınca yataktan çıkılmalı. Dinlenmek amacıyla uyumaya devam etmek dinlendirici olmadığı gibi uyku ritmini de bozabilir.
        - Her sabah aynı saatte kalkılmalı.
        - Gündüz uyunmamalı.
        - Düzenli egzersiz yapılmalı ancak akşam saatlerinde heyecan oluşturacak aktivitelerden kaçınılmalı.
        - Yatak odası; ses, ışık ve ısı yönünden korunmuş olmalı.
        - Yatak odası uyku dışında, çalışmak için kullanılmamalı.
        - Uyku saatine yakın yemek yenilmemeli.
        - Kafeinli, alkollü, kolalı içeceklerden ve tütün kullanımından kaçınılmalı.
         - Uyku gelmeden yatağa gidilmemeli, yatakta uyumaya çabalamamalı.

         Kaynak:

        https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41805344

        https://www.kimpsikoloji.com/uyku-ve-depresyon-arasindaki-iliski/

        https://www.bayindirhastanesi.com.tr/blog/uykunun-yerini-hicbir-sey-tutmuyor-83

          • Ben bunu yatmaya devam gibi algılıyorum 😂😂😂

            0 0 0 0 0 0
            • Sen yine de çok fazla yatmamaya çalış :)

              0 0 0 0 0 0
            Giriş yapmamıs kullanıcılar 'Yorum Gönderisi' eylemini kullanamazlar.
            bir HekimSözlük girişi ekledi 

            Atetoz: Yavaş, elde/parmaklarda hemen devamlı olabilen, yazı yazar gibi hareketlerdir. Globus Pallidus lezyonu sonucu meydana gelir.

            Kore: Düzensiz, rastgele, kısa süreli (saniyeler), parmaklarda veya kolun üst kısmında (vücudun her yerinde) minik hareketlerdir. 

            Tremor: Çeşitli vücut kısımlarındaki ritmik titremelerdir. 

            Ballismus: Kol ve bacakların, istemsiz, şiddetli, atıcı hareketleridir. Bu durum, gövdenin yarısında görüldüğü takdirde, “hemiballismus” adını alır. Nuc. Subthalamicus lezyonu sonucu meydana gelir.

            bir HekimSözlük girişi ekledi 

            Atriyal flutter sağ atriyumda makro reentry halkası sebebiyle olan supraventriküler taşikardi tipidir. Düzenli bir ritmi vardır.

            Atriyal fibrilasyonda normal bir düzende atmak yerine, kulakçıklar bir jelatin kabının titreşmesi gibi çok hızlı ve düzensiz atar. 


            bir HekimSözlük girişi ekledi 

            Beyin plastisitesi veya nöral plastisite olarak da bilinen nöroplastisite, beynin yapısal veya fizyolojik değişikliklere uğrama yeteneğidir. Nöroplastisitenin bir zamanlar sadece çocukluk döneminde olduğu düşünülüyordu, ancak 20. yüzyılın ikinci yarısında yapılan araştırmalar beynin birçok yönünün yetişkinlik döneminde bile değişebildiğini (veya "plastik" olduğunu) gösterdi. Yine de, çocuk beyni yetişkin beyninden daha yüksek plastisiteye sahiptir. 

            Nöroplastisitenin amacı, filogenez, ontogenik ve fizyolojik öğrenme sırasında ve ayrıca beyin hasarından sonra sinir ağlarını en uygun şekle getirmektir. Nöroplastisite, tek bir nörondaki mikroskobik boyuttaki değişiklikleri de, yaralanma sonucu gerçekleşen kabuksal yeniden eşleme gibi daha büyük ölçekli değişiklikleri de kapsar. Davranışlar, çevresel uyaranlar, düşünceler, meditasyon ve duygular aktiviteye bağlı plastisite yoluyla beyinde değişimlere neden olabilir; bunun sağlıklı gelişim, öğrenme, hafıza ve beyin hasarının onarılması üzerinde önemli etkileri vardır. Tek hücre seviyesinde, sinaptik plastisite, nöronlar arasındaki bağlarda bir değişiklik anlamına gelirken, sinaptik olmayan plastisite, nöronların içsel uyarılabilirliklerinin değişmesidir. 

            Yapısal Nöroplastisite

            Yapısal plastisite genellikle beynin nöronal bağlantılarını değiştirme yetisi olarak anlaşılır. Yeni nöronlar sürekli olarak üretilir ve bu tip nöroplastisiteye bağlı olarak yaşam süresi boyunca merkezi sinir sistemine entegre edilir. Günümüzde araştırmacılar, insan beyninin yapısal değişikliklerini incelemek için çoklu kesitsel görüntüleme yöntemleri (yani manyetik rezonans görüntüleme (MRI), bilgisayarlı tomografi (BT)) kullanmaktadır. Bu tip nöroplastisite sıklıkla çeşitli iç veya dış uyaranların beynin anatomik olarak yeniden yapılanması üzerindeki etkisini inceler. Beyindeki gri madde oranındaki değişiklikler veya sinaptik kuvvet, yapısal nöroplastisite örnekleri olarak kabul edilir. Yapısal nöroplastisite şu anda mevcut akademide sinirbilim alanında daha fazla araştırılmaktadır.

            İşlevsel Nöroplastisite

            İşlevsel plastisite, beynin nöronların fonksiyonel özelliklerini değiştirme ve uyarlama yetisini ifade eder. Değişiklikler hafıza elde etmek için önceki aktiviteye cevaben ( aktiviteye bağlı plastisite ) veya patolojik bir olayı telafi etmek için nöronların bozulmasına veya hasarına yanıt olarak ( reaktif plastisite ) meydana gelebilir. Sonraki durumda, davranışsal veya fizyolojik süreçlerin geri kazanımını üretme talebine bağlı olarak beynin bir kısmından beynin başka bir kısmına transfer olur. Aktiviteye bağlı plastisitenin fizyolojik formları ile ilgili olarak, sinapsları içerenlere sinaptik plastisite denir. Uzun süreli kuvvetlendirme (LTP) ve uzun süreli depresyon (LTD), bellekle ilişkili sinaptik plastisite örnekleri olarak kabul edilir. Son zamanlarda sinaptik plastisitenin, nöronların içsel uyarılabilirliğini içeren başka bir aktiviteye bağlı plastisite ile tamamlanabileceği daha açık hale gelmiştir ki bu, içsel plastisite olarak adlandırılmaktadır. Bu, homeostatik plastisitenin aksine, bir ağ içindeki bir nöronun genel aktivitesini korumak zorunda değildir, ancak anıların kodlanmasına katkıda bulunur. Çalışmalar, hokkabazlık, video oyunu oynama veya müzik eğitimi gibi farklı yaşam deneyimlerinin işlevsel plastisite ile ilişkili olduğunu göstermiştir.

            Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/N%C3%B6roplastisite

            Hekim.Net

            Close