İnsanların yaşamını kabusa çeviren olayın temelleri bundan yaklaşık 60 yıl önce ekim 1957’de atıldı. Arkasında dönemin başarılı ama son derece sayko doktorlarının olduğu bir ekip “Thalidomide” etkin maddeli “Contergan” adını verdikleri “masum” ilacı ürettiler. Böylece dünya tıp tarihinin en büyük utancı başlamış oldu: Thalidomide Faciası. Grünenthal firmasının ürettiği Contergan adlı ilaç hamilelerde uyku problemlerini ve sabahları duydukları kimi rahatsızlıkları gidermek için üretildi. 1957’den 1961’e kadar Batı Almanya’da piyasada kaldı, ilaç Avustralya’ya kadar kıtalar arası bir dağıtım ağına çıkmıştı. Dönemin haberleşme ve etkileşim koşulları bugün gibi değildi. 50 ülkede satılan Thalidomide etkin maddesine sahip farklı ilaçlar vücutlara yayılmaya başlamıştı. Sonuç ağır oldu: 90.000’den fazla düşük, 10.000’den fazla sakat ve ölüm.
Reçetesiz satılan Contergan prospektüsünde “hamile kadınlar, anne ve çocuklar tarafından güvenle kullanılabileceği” yazıyordu. Oysa yeterli testler yapılmamış hatta kimi denemelerde toksit durumlar fark edilmişti. İlaç yine de piyasaya sürüldü ve dönemin en çok satan ürünlerinden oldu. Zamanla sayılar artmaya başladı. Bebeklerin elleri ve ayakları gelişemiyor, kasıktan ya da omuzdan kolsuz – bacaksız deforme uzuvlar ortaya çıkıyordu. Bebeklerde körlük ve sağırlığa da rastlanıyordu. Heinrich Mückter (1914-1987), Hitler’in ari ırk çalışmalarının hevesli doktorlarından biriydi. Tifo için aşı geliştirmekte olan Mückter bu uğurda yüzlerce mahkumun ölümünden de suçluydu. Tifo virüsü vücut dışında yaşayamadığı için Nazilerin rehin aldıkları masum insanlara enjekte ediliyordu. Bu psikopat adam yüz binlerce insanın hayatını kabusa çeviren Contergan adlı ilacın da mucidi.
Olayın ardında aynı zamanda İstiklal Madalyalı bir kahraman yatıyor: Ord. Prof. Dr. Süreyya Tahsin Aygün. Bu bilim insanına çok şey borçluyuz. Thalidomide etkin maddeli ilaçlar tüm dünyada farklı isimlerle aspirin gibi satılırken, Prof. Aygün Sağlık Bakanlığı’nı ilaca karşı uyarıyor ve ülkeye girişine engel oluyor. Bugün ülkemizde Thalidomide kullanımına bağlı hiçbir vaka yoktur. Amerika, Thalidomide’in ülkeye girişine engel olan Frances Oldham Kelsey adındaki doktoru milli kahraman ilan edip, dönemin başkanı Kennedy elinden ödüllendirirken, Prof. Aygün ülkemizde neredeyse şarlatan ilan edilmeye kalkışılıyor. Almanya’da adına enstitü kurulan bu değerli bilim adamımız ayrıca 1957 yılında amniyotik sıvıda ilk kök hücreyi geliştirmeyi başarmıştır. Hani tüp bebek denilen ve gen araştırmalarında da çığır açan çalışmalar var ya, hah işte onlar.
Günümüzde, hakkında çalışmalar devam etse de thalidomide kimyasalının; lepra (cüzzam), AIDS (edinilmiş bağışıklık yetmezliği sendromu) ve bazı kanser türlerinin tedavisinde kullanılabildiği bilinmekte. Yine de teratojen etkisi tespit edildiğinden beri, thalidomide içerikli ilaçlarda, hamilelik sürecinde kullanılmaması gerektiği özenle vurgulanan uyarılara yer verilmeye başlandı. Yine de, thalidomide faciasının bir dünya trajedisi olduğunda herkes hemfikir. Bu facia sayesinde ilaçların denetim, pazarlama ve deney sürecinde köklü değişim ve yeniliklere imza atıldı. Facia sonrasında FDA (Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi) ve diğer denetleyici kurumlar, ilacın pazarlanmasını yalnızca, ilacı kullanan insanların risklerin farkında olmalarını sağlayan denetlenebilir bir risk değerlendirme ve azaltma stratejisi ile onayladılar.
Kaynak:
https://listelist.com/tip-tarihinin-kara-lekesi-thalidomide-faciasi/
https://evrimagaci.org/tip-tarihindeki-en-korkunc-ihmal-thalidomide-faciasi-7640