Gustaf Dede
Açın Yolu Gustaf Dede Geliyor ....
İsveç’in Gantofta kasabasında eşiyle birlikte yaşayan bir adam, Birinci Dünya Savaşı’na denk gelen kayıp gençliğinden kalma heveslerini ileriki yıllarda çıkartmaya çalıştı. 42 yaşında ülkesinin kuzeyinde yer alan dağlara bisikletle tırmandı. Bisiklet, hayattaki en büyük merakıydı. 1951’de ise adını gelmiş geçmiş en büyük bisiklet efsaneleri arasına sokan olaya imza attı.
66 yaşındaki Gustaf, ülkesinin uzak bir noktasında bisiklet yarışı düzenleneceğini duymuştu. İsveç’in en önemli bisiklet yarışlarından biriydi ve o da bu yarışa katılmak istiyordu. Fakat bir sorun vardı; yarış, evinden tam 960 kilometre ötede düzenlenecekti. Günlerce nasıl başvurabileceğini araştırıp durdu.
Eline hiçbir şey geçmeyince gözünü kararttı ve pedala bastı. Yarışın başlamasına birkaç saat kala şehre vardı ve organizatörlerin yanına gitti. Yarışın sahipleri önce ciddiye almadı karşılarındaki sakallı ve yaşlı adamı. Şaka yapmadığını anladıklarında ise ona, böyle bir şeyin mümkün olamayacağını, diğer 50 yarışçının da çocuğu hatta torunu yaşında olduğunu söylediler.
Bir ihtimal uğruna 960 kilometre pedal çeviren adam elbette bu sözleri dinlemedi. Yarışın başlamasının üzerinden 20 saniye geçmişti ki Gustaf da peşlerine takıldı.
Çamurlukları, sırtındaki içinde ne olduğu meçhul çantası ve üzerinde de evde “0” yazıp giydiği tişörtüyle diğerlerinin arasındaydı. “Bir anlık heves değil, ciddiyim” demek istiyordu belki de. Üçüncü günün sonunda sadece beş saat uykuyla duruyorken, polisler tarafından çevrildi. O anda en yakın rakibinden yaklaşık 200 kilometre öndeydi.
Polisler, onu sağlık kontrolünden geçmesi için ikna etmeye çalıştılar. Hiç konuşmadı, gülümsedi ve pedalları çevirmeye devam etti.
Bitiş çizgisine 700 metre kala ise başına hiç olmayacak bir şey geldi. Tekeri patlamıştı. Günlerdir kendisini taşıyan emektar, bu tempoya daha fazla dayanamamıştı.
Sıra Gustaf’daydı, baba şefkatiyle herkesin gözleri önünde sakince tekeri onarmaya başladı. İzleyiciler kazananı selamlamak için bitiş çizgisinin etrafına sıralanmıştı.
Bir önceki yılın şampiyonu mu, dönemin diğer favorileri mi, yoksa geleceğin yıldız adayları mı… Acaba hangisi ilk önce geçecekti önlerinden 5 gün, 5 saatlik bekleyişin ardından hepsi şok oldu.
Karşılarında ak sakallı, kırık dökük bisikletli bir ‘dede’ vardı.
Gustaf, geceler boyunca asla tam olarak uyumamış, birkaç saat dinlenerek hırsla pedalına yüklenmişti. Bu öyle bir hırstı ki, Gustaf ile kendisinden sonra bitiş çizgisini geçen ilk isim arasında yaklaşık 1 gün vardı! 7 Temmuz 1951 günü, öğleden sonra saat 2’yi çeyrek geçe Gustaf yarışı tamamlamıştı.
Yarışın en önemli kurallarından birisi geceleri dinlenme ve bisiklet üzerinde olmama zorunluluğuydu. Bu kararla sporcuların sağlığı ve güvenliği göz önüne alınmıştı.
Fakat organizatörler tarafından yarışa dahil edilmeyen ve dolayısıyla kurallarla ilgili bilgilendirilmeyen Gustaf bundan habersizdi.
Normal şartlar altında bu bir diskalifiye sebebiydi fakat listede adı olmayan birisi nasıl diskalifiye edilebilirdi ki ... 66’lık Gustaf’ın bu insanüstü başarısı kısa sürede yayıldı.
Ömrünün sonuna yaklaşan bir adam sıradışı bir performans sergilemiş ve birçoğu yarı yaşındaki gençlere fark atmıştı.
Buradaki asıl dikkat çeken nokta, bunca yolu uyumadan o kadar kısa sürede tamamlamasıydı.
Yarışa kabul edilmediği ve adı listede yer almadığı için yarışın resmi galibi sayılmadı ve bin dolarlık ödülü alamadı fakat ülkenin geri kalanı Gustaf’ı baş tacı etti.
Tarihi yarıştan sonra 36 sene daha yaşadı.
Ekim 1970’de Sports Illustrated, onun hakkında bir makale yayınladı.
Yaşadığı kasabanın ve hatta ülkesinin yollarını son zamanlarına kadar emektar bisikletiyle dolaşmaya devam eden Gustaf hakkında “Supergrandpa” adında bir çocuk kitabı piyasaya sürüldü.
Gustaf 6 Haziran 1987’de, 102 yaşında hayata veda etti...