Aşırıduyarlılık reaksiyonları (hipersensitivite)
Bağışıklık sistemi, organizmayı yabancı antijenlerden (canlı etken, polen, protein, vb) korumaya yönelik bir dizi işlev için kurgulanmıştır. Bir birey daha önce karşılaştığı bir antijenle ikinci kez karşılaştığında, bu antijene karşı gerekenden çok daha güçlü yanıtlar meydana gelebilir; doku zararlarına neden olan bu yanıtlara aşırıduyarlılık reaksiyonları adı verilir. Her olguda antijenle ilk karşılaşma ve ilk tepki süreci vardır; buna “duyarlanma (sensitization)” adı verilir. İlk kez karşılaştığı bu antijene karşı hazırlıklı konuma gelen bağışıklık sistemi ikinci karşılaşmasında aşırı bir tepki verebilir. Bazı olgularda, bağışıklık sisteminin kendi öz antijenlerine karşı tepkiler gösterdiğini izleriz; bu tür tepkiler otoimmun hastalıklara neden olur.
Aşırıduyarlılık reaksiyonlarının 2 ana grubu vardır:
- 1. Sıvısal bağışıklık sisteminin etkin olduğu aşırıduyarlılık reaksiyonları (erken aşırıduyarlılık reaksiyonları): Antijen-antikor tepkimeleriyle ortaya çıkarlar. Erken aşırıduyarlılık grubunu oluştururlar;
- 2. Hücresel bağışıklık isteminin etkin olduğu aşırıduyarlılık reaksiyonları (geç aşırıduyarlılık reaksiyonları): Ön plandaT-lenfosit etkinliğinin saptandığı geç aşırıduyarlılık olgulardır:
İmmunopatolojide dört tip aşırıduyarlılık reaksiyonundan birini görebildiğimiz gibi bazı özgün tablolarda birkaçının birlikte olabildiğini izleriz. Örneğin, basit bir saman nezlesi ya da akut bir biçimde gelişen bronşiyal astma tablosu saf olarak beliren bir Tip I aşırıduyarlılık reaksiyonudur. Oysa solunan havayla gelen mantar antijenlerine karşı gelişen “aşırıduyarlılık pnömonisi (hypersensitivity pneumonitis)” olgularında 3 tür reaksiyonun birlikte çalıştığını izleriz; tip I olarak başlayan sürece bir süre sonra Tip III ve Tip IV türü tepkileri de eklenir. Penisillin alerjisi gibi olgularda izlenen, “anafilaktik şok” olarak nitelenen ve ölümle sonlanabilen akut süreçlere “erken aşırıduyarlılık sendromu” adını verebiliriz.