Anti-tümör savunma sistemi
Organizmanın tümör oluşumuna karşı 2 aşamalı bir savunma sistemi vardır;
- İntrasellüler savunma sistemi: Hücrelerin yapısında bulunan özgün genlerin hücreleri denetleme ilkesine dayanır. Hücre proliferasyonunun düzenlenmesi, DNA içinde oluşan olumsuzlukların onarımı, onarılamayan DNA içeren hücrelerin apoptozis yönlendirilmesi gibi işlevleri içerir. Bu işlevlerin aksaması tümör oluşumuyla sonlanır. Örneğin ultraviole en sık karşılaştığımız fiziksel karsinojenlerdendir, ancak söz konusu savunma sistemi deri kanserlerinin oluşmasını engeller.
- Ekstrasellüler savunma sistemi: Bağışıklık sisteminin “yabancıyı barındırmama” ilkesine dayanır. Tümöre özgü antijen içeriği nedeniyle membran yapısı farklılaşan tümör hücresi bir parazit gibi algılanır ve lenfositler (T ve NK) ile immunoglobulinlerin saldırısına hedef olur.
Tümör hücrelerindeki antijen yapısı değişimini incelemek amacıyla yapılan deneysel araştırmalar tümöre özgü antijenlerin virüslerin tetiklediği olgularda yoğunlaştığını göstermiştir. İkinci sırada ultraviolenin neden olduğu tümörler gelir. Kimyasal maddelerin yol açtığı tümörlerle spontan olarak gelişen tümörlerde antijen içeriği çok azdır. Bağışıklık sisteminin aktif savunması tümörün davranış değiştirmesiyle kırılır. Antijenik yapının gizlenmesi, büyüme hızının artması, organizmaya dost proteinler üretilmesi tümör hücrelerindeki davranış değişikliklerinin başlıcalarıdır. Bazı olgularda tümöre karşı oluşan immun tolerans aktif savunma sisteminin gücünü azaltır.
Tümör hücrelerinin savunma sistemi engelini kolayca aşabildiği hastalarda ya genetik bir immun yetmezlik ya da kemoterapi sürecinde oluşan immun yetmezlik saptanır. Örneğin böbrek transplantasyonu nedeniyle immuno-süpresyon gerçekleştirilen hastalarda lenfoma riskinde artış saptanmıştır. Tümörlere karşı oluşan immun tepkilerde sıvısal bağışıklık sisteminin etkisi çok azdır. Canlı etkenlerin neden olduğu kanserlerde etkene karşı geliştirilmiş aşılar başarıyla kullanılmaktadır. Hepatitis B aşısı ile karaciğer karsinomu, HPV aşısı ile uterus serviksi karsinomu önlenebilmektedir. Günümüzdeki aşı çalışmalarının büyük bölümü antitümör etkili antiserumlarının geliştirilmesine yönlendirilmiştir.